14. Yüzyılda Bilim Kültür ve Sanat

14. Yüzyılda Bilim, Kültür ve Sanat

14. Yüzyılda Bilim Kültür ve Sanat isimli yazıda, Fetret Devri sonrasında tekrar yükselişe geçen Osmanlıda bilim kültür ve sanat faaliyetlerine dair bilgiler aktarılmaktadır.

14. Yüzyılda bilim kültür ve sanat

Osmanlı tarihini devirlere ayıranlar, 1299’da Osman Gazi’nin beyliğini ilân etmesinden 1453’te İstanbul’un fethine kadar olan dönemi genellikle “Kuruluş Devri” olarak adlandırırlar. Bizce “Kuruluş Devri” beylikten sultanlığa ve 14. yüzyıl ortalarında Rumeli’nin fethi ile imparatorluğa geçişle tamamlanmış, İstanbul’un fethinden yaklaşık yüz yıl kadar önce “Yükseliş Devri” başlamıştır. 11 yıllık “Fetret Devri“‘ndeki duraklama döneminde Osmanlı Devleti büyük devlet olmaktan, imparatorluk olmaktan çıkmış değildir.

Osmanlı Devleti kurulduğu zaman, bir devleti “büyük” yapan yönetim dışındaki diğer müesseseler zaten vardı. Bilim adamları, edibleri, tarikat pirleri, mutasavvıfları, sanatkarları vardı. Değişen, yeniden kurulan, sadece hanedan idi. Diğer beylikler arasında sivrilip devlet haline gelen Osmanlı beyliği bunları bir başka milletten değil, yine Türkler’den, Selçuklulardan, diğer Türkmen beyliklerinden ve Orta Asya’daki Türk devletlerinden devralmıştır. Bunlarda bir kopukluk olmamıştır.

Fetret devrine kadar yaklaşık bir asırlık bir dönemin kültür, sanat, edebiyat verimlerine göz atarken bu hususları da dikkate almamız gerekir. Hanedan yenidir, devlet henüz daha sonra ulaşacağı seviyeye göre çok küçüktür ama, kültür, sanat ve edebiyatıyla “küçük” değildir. XIV. yüzyılda meydana getirilmiş mimarlık eserlerini bugün de zevkte seyrediyoruz. Yazılı eserlerini beğenerek okuyoruz.

Pirler ordusu

Osman Gazi’nin tahta çıkış töreninde Ahî Evren, Şeyh Ede Balı, Hacı Bektaş Veli, Dursun Faklh gibi din uluları, tarikat pîrleri de vardı. Bursa’nın fethinden sonra Keşiş Dağı (Uludağ) “Baba”Marla, “Abdal”larla, “Derviş”lerle,”Şeyh”lerle dolmuştur. Abdal Murad, Abdal Musa, Geyikli Baba, Ahî Haşan, Orhan Gazi zamanının meşhurlarıdır. Bunlar ve daha sonra Molla Şeyhî, Hayalî, Deli Birader, Şeyh Bistamî, Molla Fenari gibi âlimler ve şairlerin oturdukları, buluştukları, ilham aldıkları yer, Bursa ve Keşiş Dağı idi. Yıldırım Bayezid zamanında Sivas’lı Mevlâna Şahabettin, Simavnalı Şeyh Bedreddin, İznikli Mevlâna Kutbeddin, Şeyh Hazreti Pîr ilyasl gibi ünlü âlimler yaşamıştır.

Osmanlılar’ın ilk devirlerinden itibaren Bursa’nın içi ve Keşiş Dağı’nın civarı camiler, mektepler, tekkeler, türbeler İle süslenmiştir. Bursa bir ilim-irfan merkezi olmuştur.

A.De Lamartine “Türkiye Tarihi” adlı eserinde şöyle diyor:
Sultan Murad’ın devrinde yetişen matematikçiler, filozoflar ve şairler, Bursa’da doğup gelişen bilim ve edebiyatı, İran’a, Orta Asya’ya kadar götürüyorlardı. Bursa kadılarından birinin oğlu olan Kadızâde Semerkant’a geometri öğretmeye gittiğinde dersleri o kadar çekici oluyordu ki, ders verdiği saatlerde, bütün kentin kürsüleri boşalıyor, hattâ müderrisler bile gelip onun talebesi oluyorlardı. Yine Bursalı bilginlerden Cemaleddin, Arap lügatim ezbere biliyordu ve görevi Sultan Murad’ın medreselerinde dil öğretmekti. Aynı devirde meşhur olan Burhaneddin’in “Allah’ın sıfatları ve ruhun mukadderatı” üzerinde yaptığı yorumlar bütün Anadolu kürsülerinde ilgi ile takip ediliyordu. Anadolu, İslâm düşüncesinin, Yunanlılar’ın çok tanrılı felsefesi ile mücadele ettiği bir bölge olmuştur.

Kaynak: Türklerin Altın Kitabı

What do you think?

48

Tarihi İstanbul Fotoğrafları

Tabgaç Devleti