Bilge Kağan’ın Türk Milletine Nasihatleri

Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk Milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?

Bilge Kağan'ın Türk Milletine Nasihatleri

İkinci Göktürk İmparatoru, Büyük Türk Hakanı Bilge Kağan’ın Türk Milletine Nasihatleri isimli bu yazıda, nasihatleri bir araya toplanmıştır.

Bilge Kağan’ın Türk Milletine Nasihatleri

Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım… Türk milletinin, Türk devletinin adı, sam yok olmasın diye, gece uyumadım, gündüz oturmadım, ölesiye, bitesiye çalıştım. Az milleti çok, aç milleti tok kıldım… Yoksul milleti zengin, tutsak milleti efendi kıldım…

Ben, Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan, bu çağda, tahtıma oturdum. Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim! Sağdaki Şadapıt Beğler, soldaki Tarkanlar, buyruk beğleri! Otuz Tatar, Dokuz Oğuz Beğleri! Millet! Sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin!

Doğuda gündoğusuna, batıda günbatısına, kuzeyde gece ortasına kadar olan yerler içinde yaşayan milletler hep bana bağlıdır. Bunca milleti, bunca ülkeyi düzene soktum. Oralarda artık kötülük yoktur, kargaşalık yoktur. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa ilde sıkıntı, bunalım olmayacaktır. Doğuda Şantung Ovası’na kadar ordu şevkettim, denize ulaşmamıza az kaldı. Güneyde Tokuz Ersine kadar ordu şevkettim, Tibet’e erişmemize az kaldı. Batıda İnci Irmağı’nı aşarak Demirkapı’ya kadar gittim. Kuzeyde Yir Bayırku’ların toprağına ordu şevkettim. Bunca yerlere Türk adım, Türk şanını ulaştırdım!

Ötüken ormanında yabancılar yok. İl tutulacak yer Ötüken ormanıdır. Bu yerde oturup Çin milleti ile aramı düzelttim. Altın, gümüş, pirinç, ipek… bunca şeyleri ölçüsüz veren Çin milletinin sözü tatlı kumaşı yumuşak, yani armağanı çekicidir. Çinliler bu tatlı dil ve çekici armağanlarla uzaktaki.milletleri kandırarak kendilerine çekerler. Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar. Uzaktaki kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o zaman anlar.

Ey Türk Milleti!

Tatlı sözlere ve yumuşak armağanlara kandın ve birçoklarınız öldü. Yine yanılırsan ve Güneydeki Çogay ormanına, Tögültün Ovası’na gidip yerleşirsen, ey Türk Milleti, öleceksin!

Oralara gittiğiniz zaman Çin’den gelen kötü kişiler aranıza sokulur ve sizi şöyle kandırırlar: “Onlar uzaktakilere kötü, yakındakilere iyi armağanlar verirler.”

Nice bilgisiz kişiler bu sözlere kanıp oralara gitti ve öldüler!

O yerlere varırsan, ey Türk Milleti, öleceksin! Ötüken’de kalıp, oralara kervan ve kafile gönderirsen, sıkıntın olmaz. Ötüken ormanında oturursan ebedî il tutarak oturacaksın. Tok olacaksın!

Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir bilmezsin, fakat tok olunca da açlık nedir düşünmezsin! Böyle olduğun için, seni yücelten kağanının sözünü tutmadın. Onun sözünü almadan yerden yere vardın. O yerlerde tükendin. Geri kalanlarınla, daha da zayıflayarak öle yite yürüyordun…

Tanrı yarlıgadığı için, kendi kut’um (meziyetlerim, talihim) var olduğu için, ben, Kağan olarak tahta oturdum. Tahtıma oturunca, aç, yoksul, dağınık milleti topladım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.

Sözümde yalan, yanlış var mı? Türk Beğler! Millet! İşitin!

Türk Milletinin derlenip il tuttuğunu, yanıldığı zaman öldüğünü, buraya vurdum (bu taşa yazdım). Ne sözüm var ise bu ebedî taşa vurdum. Onları görerek, okuyarak bilin! Türk Milleti! Beğleri!

Tahtına bağlı, kağanına itaat eden beğler olarak mı yanılacaksınız! Ben bu bengütaşı yontturdum, diktirdim. Güzel bir bark (türbe) yaptırdım, içine dışına güzel nakış vurdurdum. Gönlümdeki sözleri yazdırdım. Çölde, otlakta, çorak yerde olanlar da bu bengütaşı görsün. Yabancılar dahi görüp, bilsin, öğrensin!

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında kişi oğlu yaratılmış. Kişi oğullarını yönetmek için atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan tahta oturmuşlar. Tahta oturunca, Türk Milletinin iline, töresine sahip olmuş, düzene sokmuşlar. O zamanlar dört taraf hep düşman imiş. Dört tarafa ordu sevkederek bunca milleti kendilerine bağlamışlar. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüşler.

Kağan atalarım bilge imiş, alp imiş. Buyrukçuları da (vezirleri de) bilge imiş, alp imiş. Beğleri de, milleti de doğru imiş. Onun için ili korumuşlar. İli koruyup töreyi düzenlemişler. Günü gelince ecelleriyle ölmüşler. Dört taraftan bunca millet, yoğcu (yasçı), sığıtçı (ağlayıcı) olarak gelmiş. Yas tutmuşlar, ağlamışlar. Öyle ünlü kağanlarmış!

Onlardan sonra küçük kardeşler kağan olmuş. Oğulları kağan olmuş. Fakat daha sonra, küçük kardeş büyük kardeş gibi yaratılmadığı için, oğlu babası gibi yaratılmadığı için, bilgisiz kağanlar tahta oturmuş. Kötü kağanlar gelmiş. Bunların buyruk beğleri de bilgisiz imiş. Beğleri doğrusuz olunca, millet de doğrusuz imiş!

Bu durumdan Çin milleti yararlanmış. Açıkgöz, hileci Çin milleti, kardeşi kardeşe, milleti birbirine düşürmüş. Bu tuzağa düşen Türk Milleti, il tuttuğu toprağı elden çıkarmış, başına geçirdiği kağanını yitirmiş. Soylu erkek oğulları Çin milletine köle, genç kızları cariye olmuş. Bazı Türk Beğleri, Türk adını bırakıp Çince adlar almaya başlamışlar. Çin kağanına boyun eğmişler! Tam elli yıl, işlerini güçlerini Çin kağanına vermişler, ona hizmet etmişler!

Başsız kalan Türk Milleti şöyle yakmıyormuş:

İlli millet idim, ilim hani? Kime il kazanıyorum? Kağanlı millet idim, kağanım hani? Hangi kağana işimi gücümü vereceğim?

Böyle deyip Çin kağanına düşman olmuş. Ama, töre, düzen kuramayınca yine teslim olmuş. Çin kağanı da kendisine bunca iş gören, güç veren Türk Milletini, yok edeyim, soyunu kurutayım diye çalışıyormuş. Türk Milleti yok olmaya gidiyormuş…

İşte o zaman, üstte Türk Tanrısı, Türk’ün kutlu yer ve su melekleri, Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, Babam llteriş Kağan’ı, Anam ll-Bilge Hatun’u, göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmışlar. Babam Kağan onyedı erle dışarı çıkmış. Bunu duyan şehirdeki Türkler de “Dışarı çıkıyor” diye haber alınca, dağa çıkmışlar. Dağdakiler de yanına gelmiş, toplanıp yetmiş er olmuşlar…

Tanrı güç verdiği için, babam kağanın erleri kurt gibi imiş; onlar için düşman koyun gibi imiş. Babam, doğuya, batıya haber salıp er toplamış. Çoğalmışlar ve yedi yüz er olmuşlar…

Yedi yüz er olup, ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti; cariye olmuş, köle olmuş milleti, töresini ziyan etmiş milleti, atalarının töresince yeniden düzenlemiş, harekete geçirmiş, yetiştirmiş…

Babam Kağan yedi yıl sefer etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı yarlıgadığı için başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Onca ili, töreyi kazandıktan sonra da uçmağa varmış (ölmüş).

Babam Kağan uçmağa vardığında, özüm sekiz yaşımda kaldım. Töreye göre Amucam Kağan tahta oturdu. Amucam kağan tahta oturunca, Türk Milletini daha da güçlendirdi. Amucam Kağan tahta oturdukta özüm tigin olduğum için, işimi gücümü ona verdim. Ona yardım ettim. Tanrı yarlıgadığı için ondört yaşında Tarduş milleti üzerine Şad (yabguya eş bir ünvan) oldum.

Amucam Kapgan Kağan ile birlikte yirmi beş sefer yaptık ve on üç kez savaştık. Yanılıp bize karşı gelen Türk kavimleriyle de savaştık ve onları da düzene soktuk…

Artık, küçük kardeş büyük kardeşi, oğullar babalarını bilir oldu. Kul kullu, cariye cariyeli oldu!

Türk Beğleri! Millet! İşitin!
Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk Milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?

Ey Türk Milleti! Titre ve kendine dön!

İtaat ettiğin zaman seni yükseltmiş, yüceltmiş olan bilge ve alp kağanına, hür ve bağımsız yurdunda, yanılıp isyan ederek kötü iş yaptın! Silâhlı insanlar nereden geldiler de seni dağıtıp götürdüler? Süngülü insanlar nereden geldiler de seni sürüp götürdüler?

Ey Kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz! Doğuya varanınız vardı. Batıya varanınız vardı. Vardığın yerlerde hayrın o oldu ki kanın su gibi aktı. Kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı… Bilmediğin için, yanılıp kötülük ettiğin için, Amucam Kağan uçmağa vardı (öldü).

Fakat, Türk Mllletl’nin adı, sanı yok olmasın diye, Babam Kağanı, Anam Hatunu yücelten Tanrı, il veren Tanrı, yine Türk Milletinin adı sanı yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı.

Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım! İçeriden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz kalmış, yoksul bir millete kağan oldum. Küçük kardeşim Kül Tegin ile sözleştik. Babamızın kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk Milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tegin ile, iki Şad ile, ölesiye, bitesiye çalıştım. Toplanan milleti ateşe, suya düşürmedim.

Türk Milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?

Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış olan millet, öle bite, yayan çıplak, yine geldi. Milleti yüceltmek için oniki savaş yaptım. Sonra, Tanrı yarlıgadığı, kut’um var olduğu için, ölecek milleti dirilttim. Az milleti çok, aç milleti tok kıldım. Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım. Dört yandaki milletler hep bana tâbi oldular. Milleti düşmansız kıldım.

Bunca töreyi kazandıktan sonra küçük kardeşim Kül Tegin de öylece uçmağa vardı…

Babam Kağan uçmağa vardıkta, küçük kardeşim Kül Tegin yedi yaşında idi. Tanrıça Umay kadar güzel ve iyi olan Anam Hatunun devletine, onun kutluluğuna, küçük kardeşim ‘Kül Tegin’ adını aldı. Onattı yaşında iken Amucam Kağana ilini, töresini şöyle kazandırdı:
Altı Çub ve Soğdaklara karşı seter ettik. Onları bozguna uğrattık. Çinli Ong Tutuk, elli bin askerle geldi, savaştık. Kül Tegin yayalarla fırlayıp saldırdı. Ong Tutuk’un silâhlı elini tuttu, silâhlı olarak getirip kağana öylece teslim etti. O orduyu orada yok ettik.

Yirmi bir yaşında iken Çin generali Çaça Sengün’le savaştık.

Seksen bin askerle gelmişti. Kül Tegin önce Tâdıkın Çor’un boz atına binip, saldırdı. O at orada öldü. İkinci olarak Işbara Yamtar’ın boz atına binip saldırdı. O at da orada öldü.

Üçüncü olarak Yigen Silig Beğ’in doru atına binip saldırdı. Doru at da orada öldü. Düşman Kül Tegin’in zırhına, silahına, kaftanına yüzden fazla ok vurdu, ama yüzüne başına birini bile değdiremedi. Düşman ordusunu orada yok ettik.

Türk Milleti! Kül Tegin’in nasıl hücum ettiğini, nasıl savaştığını hep bilirsiniz! Kül Tegin yirmi altı yaşındayken, Yir Bayırkulara, Kırgızlara, daha nice milletlere karşı savaştı, büyük zaferler kazandı (Burada tek tek bindiği bütün atları, kimlerle nasıl savaştığını anlatıyor)…

Dokuz-Oğuz milleti kendi milletimdendi. Gök, yer bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için, düşman oldu. Bir yılda beş yol savaştık. Kül Tegin, Azman adlı atına binip saldırdı. Tek başına yedi eri mızrakladı.

Beş savaştan sonra Amga Kalesi’nde kışlayıp ilkbaharda yine ordu çıkardık. Kül Tegin i baş yaparak orada bıraktık. Savunma tedbiri aldık. Düşman merkezi bastı. Kül Tegin ‘Öksüz’ adındaki atına binip saldırdı. Tek başına dokuz eri mızrakladı. Merkezi korudu, vermedi.

Türk Milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?

Annem Hatun, bütün analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, buncanızdan diri kalanlar! Kül Tegin olmasa idi, hep ölecektiniz

Küçük kardeşim Kül Tegin uçmağa vardı. Çok çok üzüldüm. Kederimden görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Özüm düşündüm: Zamanı Tanrı yapar, Tanrı yaşar. Kişi oğlu hep ölümlü doğmuştur. Gözden yaş gelse hep içeri akıtarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek, düşünceye daldım. IkiŞad’ın, alay küçük kardeşlerimin, alay milletimin, ağlamaktan gözü kaşı fena olacak, diye düşündüm de, sıkıldım.

Yoğcu (yasçı) ve ağlayıcı olarak, Kıtay, Tatabı milletlerinin başı Udar Sengün geldi. Çin konağından İsiyi Liten geldi. Gereksiz olduğu halde onbinlik hazine, altın, gümüş… fazla fazla getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Soğd, İranlı, Buhara ülkesinden Erik General, Oğul Tarkan geldi. Türgiş kağanından damgacı (mühürdar) geldi. Kırgız kağanından Tarduş İnançu geldi. Bark (türbe) yapıcı, nakışçı, taşa yazı yazıcı olarak, Çin kağanının yeğeni Çang Sengün (Çang General) geldi.

Kül Tegin koyun yılında, onyedinci günde (27 Şubat 731) uçtu (öldü). Dokuzuncu ayın yirmi yedisinde yoğ yaptırdık. Barkını, nakışlarını, bengütaşını, maymun yılında, yedinci ayın yirmi yedisinde (1 Kasım 731’de), ona saygılar sunup kutluladık.

Bilge Kağan’ın Türk Milletine Nasihatleri – Ey Türk Milleti!

Bu ili küçük kardeşim Kül Tegin ile öle yite kazandım. Kazanıp, alay milleti ateş, su kılmadım (felâkete de düşürmedim).

Ey Ötüken Ormanının milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın, silâhlı gelip seni dağıtmasın diye, sana burasını il tuttum. Töreyi kazandırdım.

Türk Milleti! Beğleri! Sözümü işitin!

Türk Milletini toplayıp, il tutacağını bu taşa yazdım. Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım. Her ne sözüm varsa bengütaşa yazdım. Ona bakarak bilin şimdiki Türk Beğleri! Türklerim, alay beğlerim, alay milletim! Kazanıp il tuttuğum bu yerden, kağanından ayrılmazsan, iyilik göreceksin. Evinde oturacak, dertsiz olacaksın. Sözlerimde yanlış var mı?

Bilge Kağan’ın Türk Milletine Nasihatleri Ey Türk! Titre ve kendine dön!

What do you think?

Bahtsız Bir Sultan Birinci İbrahim

Orhun Anıtları