İtil Bulgarları İslamiyeti ilk kabul eden Türk kavimleridir. Bu yazı, İtil Bulgarlarına dair bilgiler vermek amacıyla eklenmiştir.
İtil Bulgarları
Büyük Bulgarya Devleti‘nin parçalanmasından sonra, çoğunluğu Otuz-Ogur’lardan oluşan bir grubun itil-Kama havzasına çekildiğini söylemiştik. Ogurlar (Bulgarlar) burada Hunlardan, Sabarlardan, Uzlardan kalan Türk boylarıyla birleşmiş, bütün bölgeyi de Türkleştirmiş idiler. Türklüklerini koruyan ve “Tatar” adıyla anılan bu Ogur (Oğuz)lar, ilk İslamlaşan Türk kavimlerindendir. Sağlam bir siyasi teşkilat halında kurdukları devlet, Moğol islilasına kadar 5,5 asır yaşamıştır.
Bulgar Türkleri yerleşik bir hayal yaşıyordu. Tarıma elverişli toprakları çok iyi değerlendiriyor çeşitli ürün yetiştiriyor, hayvan besliyorlardı. Ormanları da çoktu. Dericilik, kürkçülük gelişmişti. Ticaret için kuzeyde Kuzey Buz Denizl’ne, güneydoğuda Hazar, Aral ve Harezm’e, daha doğuda Türkistan, İran ve Mısır’a kadar kervan gönderiyor, özellikle kürk ve deri eşya ihraç ediyorlardı. Fakat, bal, fındık, kılıç, zırh da satıyorlardı, “Bulgari” denilen Bulgar meşinleri ve çızmeleri dünyaca meşhurdu.
Hazar başkenlınin adı gibi Bulgar Türklerinin başkenti de “Bulgar” adını taşıyordu. Bu şehir, bugünkü Kazan şehrinin 115 km. kadar güneyinde yer alıyordu. Bugün buralarda oturan Kazan Türklerinde, dericilik ta o zamandan beri milli bir sanat olarak devam ediyor ve bu sanata önem veriliyor.
Bulgar Türklerinin önceleri tabi oldukları Hazar Hakanlığı zayıfladıkça Bulgiır Hakanlığı güçlendi. Büyük şehirler kuruldu. Başkent “Bulgar” şehri 9.-12. yüzyıllarda Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi idi. Fakat başka güzel şehirler de kurmuş veya imar etmişlerdi· Suvar, Osal, Tetiş, Cüke-Tav, Zü-ye, Kermencüm, Kazan gibi.
Başlangıçta Bulgarlar (Ogurlar) grup halinde idiler ve her grubun bir hanı vardı. 9. yüzyılda bir han idaresinde birleştiler. 10. yüzyılın başlarına kadar hanlar “İlteber” unvanını kullanıyordu.
İtil Bulgarları dağılıyor
Bulgar Türkleri İslamiyeti zorlama sonucu ve sathi olarak almadılar. Bu dini gönülden benimsediler. 921 yılında Bulgar Hanı Almış, Hazar Türkleri’nden Başto’yu, Abbasi Halifesi EI-Muktedlr’e göndererek, Müslümanlığı aslından öğrenmek istediğini. kendisine bu konuda yardımcı olacak alimlerin gönderilmesini rica etmişti. Halile El-Muktedir de ona din adamlarından ve mescit-cami yapacak mimarlardan kurulu bir heyet gönderdi. Bulgar Türkleri hakkında geniş bilgiyi, bu heyette bulunan ve daha sonca hatıralarını yazan İbni Fadlan’dan öğrenıyoruz.
Almış Han Müslüman olduktan sonra adını “Cafer” olarak değiştiıdi. Almış Han’ın Müslüman oluşu, Karahanlılar hükümdarı Satuk Buğra Han’ın Müslüman oluşu ile hemen hemen aynı tarihe rastlar. Almış Han oğlu Ahmed Han’ı 944 yılında hacca göndermiş, halife El-Muktedır’e değerli armağanlar ve bir sancak yollamıştı.
İtil Bulgar Devleti 1236’da Moğol istilasına uğradı ve başkent tahrip edildi. Moğollar Bulgar Türk hakanını kendilerine tabi kıldıktan sonra, tahtında bırakmışlardı ama, artık bağımsızlıkları gitmişti. Bulgar şehirleri ikinci defa 1361 yılında Altın Ordu (Pulat Timur Han) tarafından, üçüncü defa 1391’de Altın Ordu’ya sefer açan ve Toktamış Han’ı mağlup eden Timur tarafından işgale ugradı. Halk dağılmaya başladı. Ogurların bir bölümü Kazan Nehri boyuna göçtü. Daha sonra kurulacak Kazan Hanlığı’nın esas nüfusunu işte bu Kıpçak-Ogur (Bulgar) karışımı Türkler teşkil etmektedir.
Bulgar Şehri
İtil Bulgarlarının büyük şehirler, saraylar yaptıklarını söylemiştik . Bunların en önemlisi “Bulgar” adını taşıyan başkent idi. Bu şehrin bulunduğu yerde Ruslar tarafından kazılar yapıldı ve değerli eserler, belgeler bulundu. Bunların bir bölümü halen Kazan Müzesi’ndedir.
Şehrin harabesi de gezilebilir haldedir, Çar Petro 1722 yılında burasını zıyaret atmış, bulguları toplatmıştı. O tarihte mimari eserlerin çoğu ayakta idi. Bunlar daha çok cami, türbe, saray, çeşme, hamam gibi eserlerdi. Fakat daha sonra bunlar bağnaz Rus rahipleri tarafından yıktırıldı. Taşlarından, güzel sütunlarından manastırlar yapıldı. 1767’de aynı yere giden II. Katerina, şaheserlerin yıkılmış olduğunu gördü.
Bulgar şehrinin birçok sarayı arasında iki tanesi çok meşhurdu. Kalıntıları bulunan bu saraylar “Ak-Saray” ve “Kara-Saray” adlarını taşıyorlardı. Bunların döşemeleri cilalı taştan idi. Ak-Saray’ın döşemesi altında ısınma tertibatı da bulunuyordu.
Şehir kalıntıları kadar önemli bir belge de mezar taşları idi. Çünkü bazıları zamanımıza kadar kalabilen bu taşlardaki yazılar hem o zamanki Türkçeyi, hem de gOzel işlemeleriyle mermer ustalığını gösteriyor, Bulgar şehrinde, Bulgar hanları tarafından bastırılan birçok para da bulunmuştur ki, bunlar hem Kazan şehrinde, hem de Leningrad’daki müzelerde teşhir edilmektedir.
Bugün Sovyet Rusya sınırları içinde kalan eski Türk illerinde yapılan kazılarda her yıl çok değerli ve tarihi aydınlatıcı eserler bulunmaktadır.