Osman Gazi'nin hayatı ve yaptıkları, ilk Osmanlı padişahı, dünyanın en uzun ömürlü hanedanına en büyük imparatorluğuna ad veren bir kurucu olduğu için önemlidir. Onun padişah oluşu Türk tarihinde bir çağın başlangıcıdır ve tarihin akışını değiştiren büyük bir olaydır. Fakat bu muhteşem imparatorluğun kurucusu ne tek başına Osman Gazi idi, ne de onun 400 çadırlık göçebe aşireti!
Önce, bu 400 çadırın bir "gezgin site" niteliğinde olduğunu belirtmek gerekir. Türklerde göçebelik, "bozkır göçebeliği" idi. Medeniyet kuran bir göçebelikti. Topluluk içinde namlı cengaverlerden başka derviş gaziler de vardır ve Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi bu derviş gazilerinde de reisi idiler. Din ulusu Şeyh Edebali, Bektaşilerin piri Hacı Bektaş Veli, Ahilerin piri Ahi Evren... topluluğun ileri gelenleri idi. Abdal Murat, Kumral Dede, Geyikli Baba gibi ulular vardı. Samsa Çavuş, Aykud Alp, Akça Koca, Konur Alp, Gazi Abdurrahman gibi kahramanlar ile Ahi tarikatının yiğitleri de devletin kuruluşunda önemli hizmetlerde bulundular. "ileri karakol" niteliğindeki dergahlar, izci ve gözcü olan daha nice beyler vardı.
Osmanlı beylerinin başarıları arttıkça, komşu beyliklerdeki soydaşları akın akın gelip topluluğa katıldılar ve Türk nüfusu kısa zamanda devlet kuracak, büyük ordular çıkaracak sayıya ulaştı. Pirilerin yanısıra her sanatın ehli de geliyor, silah, araç ... her şeyi kendileri yapıyorlardı. Yunus Emre gibi tasavvuf şairleri ve daha nice Türk uluları akıp geldiler. Zaten Osman Bey'in aşireti bağımsız bir aşiret değildi. Selçuklu sultanına bağlı idi. Kurulan yeni devlette değişen hanedan idi. Gerçekte ise Osman Bey'in kurduğu devlet Anadolu Selçuklu Devleti'nin bir devamı oldu. Osmanlılar Selçuklular'ın görev ve mirasını devralmış oldular.
Osmanlı Devleti'ni kuranlar, başta Ertuğrul gaziler ve nice din uluları ve pirler olmak üzere, doğru, çalışkan, idealist, yurt ve milletini seven insanlardı. Gündüz oturmadılar, gece uyumadılar, hep çalıştılar.
Müverrih derviş Ahmed Aşıki'nin dediği gibi, "Bu kahramanlar cihana doğru geldiler ve doğru gittiler."
Önce, bu 400 çadırın bir "gezgin site" niteliğinde olduğunu belirtmek gerekir. Türklerde göçebelik, "bozkır göçebeliği" idi. Medeniyet kuran bir göçebelikti. Topluluk içinde namlı cengaverlerden başka derviş gaziler de vardır ve Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi bu derviş gazilerinde de reisi idiler. Din ulusu Şeyh Edebali, Bektaşilerin piri Hacı Bektaş Veli, Ahilerin piri Ahi Evren... topluluğun ileri gelenleri idi. Abdal Murat, Kumral Dede, Geyikli Baba gibi ulular vardı. Samsa Çavuş, Aykud Alp, Akça Koca, Konur Alp, Gazi Abdurrahman gibi kahramanlar ile Ahi tarikatının yiğitleri de devletin kuruluşunda önemli hizmetlerde bulundular. "ileri karakol" niteliğindeki dergahlar, izci ve gözcü olan daha nice beyler vardı.
Osmanlı beylerinin başarıları arttıkça, komşu beyliklerdeki soydaşları akın akın gelip topluluğa katıldılar ve Türk nüfusu kısa zamanda devlet kuracak, büyük ordular çıkaracak sayıya ulaştı. Pirilerin yanısıra her sanatın ehli de geliyor, silah, araç ... her şeyi kendileri yapıyorlardı. Yunus Emre gibi tasavvuf şairleri ve daha nice Türk uluları akıp geldiler. Zaten Osman Bey'in aşireti bağımsız bir aşiret değildi. Selçuklu sultanına bağlı idi. Kurulan yeni devlette değişen hanedan idi. Gerçekte ise Osman Bey'in kurduğu devlet Anadolu Selçuklu Devleti'nin bir devamı oldu. Osmanlılar Selçuklular'ın görev ve mirasını devralmış oldular.
Osmanlı Devleti'ni kuranlar, başta Ertuğrul gaziler ve nice din uluları ve pirler olmak üzere, doğru, çalışkan, idealist, yurt ve milletini seven insanlardı. Gündüz oturmadılar, gece uyumadılar, hep çalıştılar.
Müverrih derviş Ahmed Aşıki'nin dediği gibi, "Bu kahramanlar cihana doğru geldiler ve doğru gittiler."