Sabarlar

Sabarlar

Savaşçılığı, idareciliği ve güzelliği ile meşhur olan Sabarlar kraliçesi Bug-Arık Hatun Bizans’a boyun eğdirmişti.

Sabarlar

Büyük Hun İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra, kendi boylarının başbuğu etrafında toplanıp, batıya çekilen ve bir devlet kuran Türk topluluklarından biri de “Sabarlar” dır.

“Sabar” Türkçe bir kelimedir ve (sapan, serbest, kontrol dışında) anlamlarına gelir. Yabancı kaynaklarda ‘Sabir’, ‘Savir’, ‘Sibir’ adlarıyla da anılırlar.

Sabarlar doğuda Avarların (Juan-Juanların) baskısı ile batıya yöneldiler. 461-465 yılları arasında Altaylar ve Urallar arasındaki düzlüklerde, Kazakistan bozkırlarında göründüler. Buradaki Ogur Türk boylarını yurtlarını terketmek zorunda bırakarak, Tobel ve İşim ırmakları çevresinde yerleştiler. Kurdukları devletin bu bölgedeki etkileri kendilerinden sonra da uzun zaman devam etti. Bugün Sibirya olarak bilinen geniş coğrafya bölgesine onların adı verilmiştir. Yüzyıllar sonra bu bölgede kurulan hanlığın adı da Sibir Hanlığı, başkentinin adı ise yine Sibir idi.

Sabarlar çoğalıp güçlenerek Doğu Avrupa’ya yayıldılar. 503 yılında Bulgar Türklerini kendilerine bağladıktan sonra 515 yılında Kafkasların kuzeyinde ve İdil-Don nehirleri arasında iyice yerleştiler. 516 yılında, hakanları Balak’ın idaresinde Sasanîlerle anlaşarak Bizans topraklarına saldırdılar. Kayseri, Ankara, Konya’ya kadar ilerledikten sonra birçok ganimet alarak geri döndüler. Bizanslılarla yaptıkları savaşlar bu imparatorluğu şaşkına çevirmişti. Çünkü Sabarlar çok iyi taktisyen, çok iyi savaşçı oldukları gibi, o tarihe kadar görülmemiş savaş malzemesi ve silâhlar kullanıyorlardı.

Bizans tarihçileri şöyle diyor: “Sabarlar, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri İran’da, Roma’da bile hiç kimsenin düşünemediği makinalara sahiptiler. Roma ve İran’da hiçbir zaman mühendisler eksik olmamış ve bunlar her zaman surları dövmek için güçlü makinalar (mancınık vb.) yapmışlardır. Ama bugüne kadar bu barbarlarınkine benzer buluşlar yapamamış, bilinenleri de onlar gibi ustaca kullanamamışlardır. Onların yaptıkları yüksek bir dehânın eseridir.”

Hatun Hakan Bug-Arık

Sabar Türk devletinde görülen başka bir özellik de, hakanlığın bir süre bir kadının (Türk kraliçesinin) elinde olması ve bu ‘Hatun Hakan’ın Bizans’a boyun eğdirmesidir.

Gerçekten, Türk hakanı Balak öldükten sonra onun yerine dul karısı Buğ-Arık Hatun geçmişti. Savaşçılığı, idareciliği ve güzelliği ile meşhur olan bu Türk kraliçesi, 100 bin kişilik Sabar ordusuna kumanda ediyordu. Bizans İmparatoru I. Justinianus 528 yılında bir elçilik heyetiyle Buğ Arık Hatun’a çok değerli altın, gümüş vazolar, pek çok kumaş ve başka hediyeler göndererek barış istemek zorunda kaldı.

Sabarlar Bizans’a karşı başarılı akınlar düzenlemişlerdi ama 545’te Sasanîlere yenildiler ve güçlerini kaybettiler. Daha sonra, batıya yönelen Avarlardan darbe yemiş, onlardan sonra da Kırım’ın batısına kadar ulaşan Göktürklerin hâkimiyetine girmişlerdi. 576’da, Güney Kafkasya’daki hâkimiyetlerini de Bizans’a kaptırdılar ve dağıldılar.

Sabarların belli başlı kabileleri bundan sonra kurulacak Hazar Devleti’nin asıl kütlesini teşkil edecekti.

What do you think?

Türkeş Devleti

Bahtsız Bir Sultan Birinci İbrahim