Uygur Devleti

Dünya hükümdarları başdanışmanlarını yüksek bir medeniyet kurmuş olan Uygur Türklerinden seçiyorlardı

Uygur Devleti

Uygur Devleti kurucuları olan, yüksek bir medeniyet kurmuş olan Uygur Türkleri, Dünya hükümdarlarının başdanışmanları oluyorlardı.

Uygur Devleti

Yüksek medeniyet kuran Türk devletlerinden biri de Uygur Hakanlığıdır. Uygur Türkleri Hun Türklerinin “Töles” kolundan gelir. “Uygur”un kelime anlamı (müttefik, uyuşan) demektir. Dokuz uruktan meydana gelen Uygur Türkleri birleşip bir beylik kurdukları için kendilerine bu adı vermişlerdir. Oğuzlardan dokuz uruk da (Dokuz-Oğuz’lar) bunlara katılınca boy sayısı 10’a çıkmış ve böylece “On-Uygur” (10 müttefik) diye anılır olmuşlardır.

Uygur Birliği, 5. yüzyılın ikinci yarısında Selenga Irmağı dolaylarında kurulmuştu. Beyleri “Erkin” unvanını taşıyordu. (Erkin=Hür ve Bağımsız)

Uygur erkinleri I. Göktürk Hakanlığı zamanında bu devlete bağlı idi. 630 yılında I. Göktürk Hakanlığı çökmüş, fakat Uygur Erkinliği güçlenmişti. Bu tarihte kısmen bağımsız oldular ve “Uygur Erkini” unvanı “ll-Teber” olarak değiştirildi. Bundan sonra gittikçe kuvvetlenecek olan Uygurlar, II. Göktürk İmparatorluğu yıkıldığı zaman onların yerini alacak ve Büyük Türk Hakanlığını onlar devam ettirecekti. Uygur Il-Teber’leri hâkimiyet alanlarını genişleterek Çin topraklarına da akınlar düzenledi ve Çin, Uygurların bağımsızlığını tanıdı. Bunun üzerine Uygur Ilteberi (İl-Teber) kendisini 646 yılında “Kağan” ilân etti ve ülkesini dağılmış Göktürk devleti tarzında teşkilâtlandırdı. Fakat, II. Göktürk İmparatorluğu kurulunca Kapgan Kağan tarafından tekrar federe devlet haline getirildi, yani Göktürk imparatorluğu’na tekrar bağlandı.

Uygurlar Göktürklerin yerini alıyor

745 yılında II. Göktürk hâkimiyeti sona erince aynı topraklar üzerinde yeni bir devlet kurdular. Daha doğrusu Türk Hakanlığında hanedan değişmiş oldu.

İlk Uygur Hakanı “Kutlug Bilge Kül” idi. Orhun kıyısındaki başkent “Ordu-Balık” şehrini o kurmuştu. Kutlug Bilge Kül 745’te öldü ve yerine oğlu Moyen-Çor geçti.

Moyen-Çor diğer Türk boyları ile (Kırgızlar, Sekiz-Oğuz, Dokuz-Tatar, Karluklar, Türkeşler, Basmıllar ve Çik’ler) savaşarak onları kendi bayrağı altında birleştirdi. Oğullarını bu boyların üzerine yabgu ve şad olarak tayin etti. Böylece daha da güçlenen ve sınırlarını genişleten Moyen Çor, Çin’e akınlar yapmaya başladı.

751 yılında, Talas’ta, Karluk Türkleri tarafından desteklenen Arap İslâm kuvvetleri ile Çin arasında büyük bir savaş oldu ve Çin ağır bir yenilgiye uğrayarak Orta Asya’dan çekilmek zorunda kaldı. Fakat onun bıraktığı yerleri Araplar değil Uygurlar zaptetti.

Talaş yenilgisinden sonra Çin’de karışıklıklar çıktı. Anası Türk olan Çinli bir kumandan 200 bin kişilik ordusu ile Çin başkentini, dolayısıyla Çin tahtını ele geçirdi. Bunun üzerine, devrilen Çin imparatoru, Uygurlardan yardım istedi. Çin’e hâkim olmayı amaçlayan Uygurlar da Çin başkentini işgal ederek imparatoru tekrar tahtına çıkardılar. Moyen Çor, Çin imparatorunun kızı ile evlendi ve Çinlilerle bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ile Çinliler Uygurlara 20 bin top ipek vermeyi kabul ediyorlardı.

Kağan din değiştirince

Moyen-Çor 759’da öldü ve yerine oğlu “İl-Tutmuş Alp Külüg Bögü Kağan” geçti. Bögü Kağan Çin üzerinde nüfuzunu arttırarak bu ülkenin ticaretini kontrol altına aldı.

762’de Tibetliler Çin’e saldırdı. Bögü Kağan, Çin gibi büyük bir pazarı kaybetmemek için Tibetlilere savaş açtı ve onları yendi. Fakat bu galibiyet bir zafer sayılamayacaktı. Çünkü, Türk kağan Çin seferinde bu ülkeyi Tibetlilerden kurtarmıştı ama, başkent Ötüken’e dönerken, Mani dinini benimsemiş ve bunu Türkler arasında yaymaya karar vermişti.

Mani dini, Hıristiyanlık, Mazdeizm ve Budizmin karışımından meydana gelmiş bir din idi. Maniheizm diye de anılan bu din hayvanı besinleri yasaklıyor, Türklerin savaşçılık duygularını zayıflatıyor, bu yüzden de Uygurların yaşayış ve karakterlerine ters düşüyordu. Sosyal yapıyı sarsacak, Uygurların gerilemesine sebep olacaktı, işte bu dini yaymak için Bögü Kağan dört mani rahibini Ötüken’e getirmişti.

779 yılında Tung Baka Tarkan, 789’da Külüg Bilge, 790’da Kutlug Bilge, 795’te yine Kutlug adında başka bir başbuğ hakan oldular. Bunların zamanında ekonomik faaliyet genişledi ve refah düzeyi yükseldi.

821-833 yılları arasında hakan olan Küçlüg Bilge ve daha sonra onun yerine geçen Alp Külüg Bilge’nin suikast sonunda ölmeleri üzerine ülkede karışıklık çıktı. Zaten mani dini (maniheizm) Uygurlar arasında benimsenmiyor, sık sık ayaklanmalara sebep oluyordu. Bu karışıklıktan yararlanan Kırgız Türkleri de ayaklandılar ve 840 yılında Uygur topraklarında hâkimiyeti ele geçirdiler.

Ötüken’de devletleri yıkılan Uygurların bir kısmı iç Asya’daki zengin ticaret merkezlerine göç ettiler. Şimdi, Uygur tarihinin ikinci dönemi başlıyordu.

Uygur Devleti ikinci dönemi

Çin’in Kansu eyaletine gelerek bu eyaletin merkezi Kan-Çou’ya yerleşen Uygurlar, burada derlenip toparlanarak, Tegin adlı başbuğlarının idaresinde bağımsızlıklarını kazandılar. Bundan sonra güçleri biraz arttı. Çin ile araları düzeldi. Fakat, savaş güçlerini yitirmiş bulunuyorlardı. 940’ta Çin’e hâkim olan Kitan’ların, 1028’de Tangut’ların, nihayet 1226’da Cengiz Han İmparatorluğumun hâkimiyetine geçtiler. Bunlar daha sonra “Sarı Uygurlar” diye anıldı. Bugün, Batı Çin’de varlıklarını sürdürüyorlar.

İç Asya’nın ticaret merkezlerine göç eden uygurlar, Tanrı Dağları, Beş-Balık, Turfan, Hoço, Kaşgar yörelerine yerleşmişlerdi. 840 yılında Kırgızların öldürdüğü Uygur hakanının yeğeni Mengli’yi kendilerine kağan seçtiler ve 911 yılında bağımsızlıklarını kazandılar. Çin, bu yeni Uygur devletini tanımak zorunda kaldı. Devletin güneyinde Tibet, batısında Karluk Türkleri vardı. Ticaret yolları üzerinde bulundukları için kısa zamanda zenginleştiler. Sanat ve edebiyat alanında da büyük varlık gösterdiler.

Doğu Türkistan Uygur Devleti’nde maniheizm çok yayıldı. Fakat yavaş yavaş da olsa İslâmiyet de yayılmaya başlamıştı, islâmiyeti ilk kabul eden Türk Karluklar, bu dini Uygur soydaşlarına da kabul ettirmek için mücadeleye başlamışlardı. Sonunda Uygurlar da Müslümanlığı kabul edecek bu dini Çin’e sokacaklardı.

Doğu Türkistan Uygur Devleti’nin hükümdarları “İduk-kut” unvanını taşıyorlardı. İduk-kut, “kutsal mutluluk” anlamına geliyordu.

Doğu Türkistan Uygur Devletinin hükümdarları 1209’da Cengiz Han’a bağlandıktan sonra da bu unvanı taşımaya devam ettiler. Cengiz Han yüksek İdarî görevlere Uygur danışmanlarını yerleştirdi. Uygurlar, Asya’nın doğu ve batısını kültür bakımından etkilerine almışlardı.

What do you think?

Avar İmparatorluğu

İkinci Göktürk İmparatorluğu